İki gazetecinin yargılandığı tartışmalı davada karar Cuma günü geç saatlerde açıklandı. Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, beş yıl 10 ay, Ankara muhabiri Erdem gül ise beş yıl hapis cezasına mahkum edildi.
Mahkeme gazetecileri gizli belegeleri yayınlamaktan suçlu buldu.
Davanın sebebi bir yıl önce “Cumhuriyet“ gazetesinin Suriye’deki savaşçılara MİT tırlarıyla silah gönderildiği haberini yayınlaması idi.
Heberle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyi p Erdoğan, haberi hazırlayan Can Dündar ve Erdem Gül hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.
Soruşturma ile ilgili olarak 27 Kasım 2015 günü ifadeye çağrılan Dündar ve Gül, İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından tutuklanmıştı.
Tutukluluğun 92. gününde ise Anayasa Mahkemesi'nin "hak ihlali" kararıyla tahliye edilmişlerdi.
Hazırlanan iddianamede, Dündar ve Gül için "devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme", "devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklama", "darbeye teşebbüs" ve "silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek isteyerek yardım etme" suçlarından ayrı ayrı bir kez ağırlaştırılmış müebbet, bir kez müebbet ve 30 yıla kadar hapis cezası istenmişti.
25 Mart'ta başlayan yargılamaya 40 saat kala mahkemeye atanan duruşma savcısı Evliya Çalışkan, ilk duruşmada yargılamanın gizli yapılmasını talep etmiş, mahkeme de bu talebi kabul etmişti.
Savcı Çalışkan mütalaasında, Dündar hakkında "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri, temin edip açıklama ve bu suça iştirak" suçlamasıyla 25,5 yıla kadar, Gül hakkında da "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklama" suçundan 10 yıla kadar hapis cezası talep etmişti.
Karara gönülsüz tepki
İnandırıcı olmayan tepkisel açıklama, Almanya Dışişleri Bakanlığı sözcüsünden geldi. Sözcü, “Her iki gazeteci hakkındaki dava; yargının bağımsızlığı, basın ve ifade özgürlüğünün olup olmadığını ölçen bir turnusol testidir. O nedenle verilen hükmü büyük bir endişeyle karşıladık” dedi.
Açıklamada ayrıca “Federal Alman hükümeti, hukuk devleti ilkesi, basın ve ifade özgürlüğünü her zaman vurguyla savunmuştur” dedi.
Aynı durum Rusya’da yaşansaydı politikanın ve medyanın tepkisi nasıl olurdu acaba?
Tepkileri belirleme ölçüsü var mı? Var. Bunun ölçüsü: yararlanılacak ülkeler, yararlanılamayacak ülkeler.
Geçtiğimiz Çarşamba günü AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, düzenlenen basın toplantısında Türkiye'nin vize serbestisine yönelik koşulları yerine getirmede "etkileyici" bir ilerleme sağladığını belirterek Türkiye’yi övmüştü.
Frans Timmermans
O-Ton
"Türkiye kaydettiği ilerlemeyi sürdürürse kalan koşulları da karşılayabilir. Bu yüzden Avrupa Parlamentosu ve üye ülkelerin önüne koşullar karşılandığında vize serbestisi sağlanması önerisini koyuyoruz"
Eleştirici basın mensupları teröristlerle mücadele ediliyormuşçasına keyfi hareket ve cezalandırmalarla karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle Berlin'den yardım ricasında bulunan gazetecilerin yanlış adrese mesaj gönderdikleri kesinleşti.
"Bugün Türkiye'de fikir özgürlüğü ceza evine girmek, işini kaybetmek veya dövülmek anlamına geliyor. Merkel'in, Junker veya başka birisinin tanımlamadığı gibi değil.”
AB'nin gazetecilere, akademisyenlere, aktivistlere ve blokçulara acı çektiren Anti terör yasasının değiştirilmesi talebine karşı Erdoğan Cuma günü açık konuştu. Ve AB ile alay etti:
Cumhurbaşkanı Erdoğan:
O-Ton
"Hadi Bakalım
“Şu anda Avrupa Birliği, bakın, 'vize için terörle mücadele yasasını değiştireceksiniz' diyor. Eee. Bize de 'vize kaldıracam, bunun şartı şunu değiştirmek'. Kusura bakma. Hadi bakalım biz yolumuza gidiyoruz, sen de yoluna git. Kiminle anlaşabiliyorsan onlarla da anlaş" dedi.