ABD Başkanı Donald Trump, önce Beyaz Saray’da, ardından İsrail Parlamentosu Knesset’te ve son olarak Şarm El-Şeyh’te düzenlenen “Barış Zirvesi”nde barışı ilan etti. Ancak Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki halk, televizyonda yaşananlara inanamadı; zirve, uluslararası siyasette bir “gösteri” olarak yorumlandı.
Bu sırada Tel Aviv’de on binlerce İsrailli, serbest bırakılan son 20 rehineyi coşkuyla karşıladı. Ancak, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki Filistinli ailelere kutlama yasağı getirildi ve ihlallerde tutuklama ve saldırı tehdidi uygulandı.
Şiddet sahada devam ediyor: Ramallah ile Birzeit arasındaki Beitin köyü ve Beytüllahim’deki Dheisheh mülteci kampı yerleşimciler ve ordu tarafından saldırıya uğradı. Gazze Şeridi hâlâ büyük ölçüde işgal altında; İsrail güçleri, sınır bölgelerine yaklaşan Filistinlilere ateş açıyor. Binlerce kişi evlerine dönse de büyük yıkımla karşılaşıyor. Trump’ın “Barış Planı” çerçevesinde yardım geçişleri öngörülmesine rağmen, İsrail hâlâ çok sınırlı miktarda gıda, ilaç ve barınak malzemesi geçişine izin veriyor.
İsrail, “misilleme” adı altında saldırılarını sürdürdü. Saldırılara ölen rehine cesetlerinin tamamının teslim edilmemesi gerekçe olarak gösteriliyor.
Filistinlilerin tek umudu, İsrail şiddetinin sona ermesi, temel ihtiyaçların ulaşması ve Gazze’de evlerin yeniden inşası ile özgürlük ve kendi kaderini tayin etme hakkının sağlanması olarak öne çıkıyor.