Çocukları Koruma Birliği Başkan Yardımcısı Joachim Türk, Redaktionsnetzwerk Deutschland’a yaptığı açıklamada, katı yaş sınırlarının gençleri “hazırlıksız” biçimde yetişkinlerin dijital dünyasına iteceğini savundu. Türk, “Çocukların da dijital katılım hakkı var. Bunun için güvenli alanlara ihtiyaç var. Ancak internet şu anda çok az yerde güvenli. Platformlar çocuklara uygun içerikler ve yardım mekanizmaları geliştirmeli” dedi.
Araştırmalar, reşit olmayan gençlerin günde ortalama 4 saatini sosyal medyada, 2 saatini bilgisayar oyunlarında, 2 saatini de yayın platformlarında geçirdiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle Federal Eğitim Bakanı Karin Prien (CDU), sosyal medya kullanımına yönelik daha sıkı yaş sınırlarının gündemde olduğunu açıkladı.
Ama tartışmanın gözden kaçırdığı bir nokta var: Sosyal medyanın tek sorunu gençler değil. Evde, otobüste ya da tramvayda çocuğunu, eşini unutup telefonuna gömülen “her şeyi bilen” ebeveynler nasıl rol model olacak? Çocuklara ders verirken, aynı bağımlılığı biz yetişkinler yaşıyorsak, alınacak önlemlerin etkisi ne kadar kalıcı olacak?
“Gençlere saygısızlık olur” diyerek yaş sınırlamasına karşı çıkanların ise asıl yanıtlaması gereken soru şu: Onları gerçekten koruyacak güvenli bir dijital ortamı bugüne kadar neden oluşturmadık?