Bu olay bizi iliklerimize kadar sarstı diyen Başbakan Angela Merkel, "Ne size ne de bu ülkenin insanlarına yapılanları unutacağız. Bu tür şiddet olayları utanç vericidir. Bu, Almanya için utançtır, kabullenmemiz mümkün değildir" dedi.
Anma etkinliğine katılan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, " Bize düşen faciadan ders çıkarmaktır. Irkçılık belasına karşı tek vücut olmaktır. Yabancı düşmanlığına karşı etkili tedbirler almaktır" diye konuştu.
Ne var ki bu sözleri ırkçılığın değirmenine su taşıyacak politik kararlar izlerse, bugüne kadar olduğu gibi anma formaliteden ibaret politik bir kampanya olarak kalır.
Ancak aralarında Merkel’in de bulunduğu politikacılar parmaklarıyla başkalarını gösterirken, kendi sorumluluklarından ve yabancı düşmanlığının büyümesinde kendi rollerinden hiç bahsetmediler. Irkçılığa ve yabancı düşmanlığına karşı neler yapılacağını söylemediler.
SZ’nin yorumunda olduğu gibi: "Nitekim yabancı düşmanlığı gökten düşmüyor. Aynen AfD'li vekillerin ya da diğer bazı partililerin de yaptığı gibi; mültecilerden korkulması gerektiği düşüncesini körükleyenler veya İslam'ın bu ülke için bir tehdit oluşturduğunu savunanlar işte tam da Salı günkü ırkçı saldırıların kurbanlarını anma törenlerindeki konuşmacıların uyarısını yaptığı olayların müsebbibidir"
“Irkçılığa Almanya'da da dünyada da yer yok” çağrıları yıllardır olduğu gibi tekrarlanırken 25 yıl sonra bugün hala yabancı düşmanlığı ve ırkçı saldırılar sürüyor. 25 yıl sonra ırkçı yaşam anlayışı ırkçı parti AfD’yi Federal Parlamentoda ana muhalefet partisi haline getirdi.
Bu da yabancı düşmanlığı ve ırkçılığın alt edilemediğini tam tersine Neonazi yaşam tarzının politik güç haline geldiğini gösteriyor. Neredeyse her gün halk ırkçı partiler ve kuruluşlar tarafından, federal meclis de kullanılarak kışkırtılıyor.