Bakan, bu adımla özellikle CDU, FDP, AfD ve Werteunion gibi partilerin hedef kitlesinden puan topluyor.
Prien’in açıklamaları, antifaşist hareket üzerinde tartışmalara yol açtı. Uzmanlar, devlet yanlısı antifaşizmin giderek mevcut toplumu ve siyasi yapıyı savunan bir yapıya dönüştüğünü belirtiyor. 2000’li yılların başında hâlâ canlı olan bağımsız antifaşist hareketlerin neredeyse yok olduğu vurgulanıyor.
Analistler, bu değişimin büyük ölçüde devlet fonlarının dağılımı, yeni pozisyonların yaratılması ve fon başvurularının değerlendirilmesine bağlı olduğunu söylüyor. Bu sistem, muhalif hareketleri “sağcı” veya “faşist” olarak itibarsızlaştırmaya elverişli bir yapı oluşturuyor. Güncel örneklerden biri olarak, göçmen kökenli Filistin yanlısı hareketin antisemitizmle suçlanması gösteriliyor.
Union ve AfD’de örnek olarak gösterilen Amadeu-Antonio Vakfı, devlet tarafından desteklenen “antifaşist” STK modelini temsil ediyor. Uzmanlar, bu yapıların hâkim politikaları savunarak, söz konusu politikaların “sol” olarak algılanmasını sağladığını belirtiyor.
Analistler, asıl amacın fon alanlar arasında yalnızca hükümete faydalı olabileceklerini kanıtlayabilenleri seçmek olduğu görüşünde.