Kuralı ihlal edenlerden ise ağır para cezaları alınması planlanıyor: CDU’lu Albert Stegemann 200 Euro ceza önerirken, CSU’lu Stephan Pilsinger tüm tedavi masraflarının hastalara yüklenmesini istiyor.
Sağlık Bakanı Nina Warken her ne kadar “farklı modelleri değerlendirdiklerini” söylese de hükümetin asıl niyetinin açık olduğu görülüyor: Sigortalıların davranışlarını para cezası ve küçük ödüllerle yönlendirmek. Hastaların aile hekimine gitmeleri halinde “maddi avantaj” sağlanacağı açıklanırken, bu vaatlerin henüz somut bir karşılığı yok.
Reformun en çok öne çıkarılan gerekçesi maliyetler. Aile Hekimleri Birliği, kişi başına prim ödemelerinin yılda 40 Euro azalabileceğini, ülke genelinde 20 milyon hastane gününden tasarruf sağlanabileceğini iddia ediyor. Hükümet de 2028 yılına kadar 2 milyar Euro’luk bir tasarruf hedefi veriyor. Ancak bu “hesaplı vaatler”, sigortalıların desteğini almak için kullanılan bir pazarlama yöntemi olarak da yorumlanıyor.
Eleştirmenler, reformun özellikle kronik hastaları ve karmaşık sağlık sorunları olan kişileri mağdur edeceğini vurguluyor. Ayrıca hatırlatılan bir başka nokta, 2012’de kaldırılan 10 Euroluk muayene katkı payı. O uygulama, ne sağlık sistemini rahatlattı ne de maliyetleri düşürdü – sadece bürokrasiyi artırdı. Şimdi aynı hatanın daha ağır biçimde tekrarlanmasından endişe ediliyor.
Göz ve kadın doğum gibi alanların yeni kurallar dışında tutulması ve acil durumlarda yine doğrudan doktora gidilebilmesi, hükümetin sistemin sorunlarını kendi içinde kabul ettiğini de gösteriyor. Reformun “hastaları değil, kasaları öncelediği” eleştirisi ise giderek güç kazanıyor.