Cenevre’de düzenlenen BM görüşmelerinde, plastik sorununun çözümü için “plastik kredileri” gibi sistemler tartışılıyor. Ancak asıl sorunlar göz ardı ediliyor: Yıllardır vaat edilen “daha az atık, daha fazla geri dönüşüm” hedefi bir türlü hayata geçirilmedi. Üstelik önerilen sistemler, kalıcı çözümler sunmaktan çok, sorumluluğu devletlerden alıp özel sektöre yüklüyor.
Bu sistemde, plastik üreten şirketler, doğaya karışan plastik atığı toplatıp karşılığında çevreci olduklarını iddia edebiliyor. Ancak uzmanlar bu yaklaşımın sürdürülebilir olmadığını, hatta yanıltıcı olduğunu söylüyor. Birçok ülkede hâlâ atık toplama altyapısı eksik. Plastik çöpler sokaklarda birikiyor, düzensiz depolama alanlarına atılıyor ve sonuçta denizlere ulaşıyor. Çoğu zaman da yakılarak çevreye zararlı gazlar salınıyor.
Bilim insanları, plastik kredilerinin gerçek bir geri dönüşüm sağlamadığını, devletlerin üstlenmesi gereken atık yönetimi sorumluluğunun özel sektörün insiyatifine bırakıldığını vurguluyor. Üstelik toplanan plastiklerin büyük bir bölümü geri dönüştürülmüyor; bazı projelerde ise bu atıklar ilkel yöntemlerle yakılarak çevreye daha fazla zarar veriliyor.
Uzmanlar, geçici çözümler yerine kalıcı ve kapsamlı bir kamu altyapısının kurulmasını öneriyor. Çünkü plastik krizinin üstesinden gelmek, bireysel ve gönüllü projelerle değil, şeffaf, sürdürülebilir ve kamusal bir atık yönetimi sistemiyle mümkün.
Plastik sorununa gerçek çözüm, ancak böyle bir sistemle sağlanabilir. Aksi halde, doğaya karışan her yeni plastik parçası sadece çevreyi kirletmekle kalmayacak, verilen sözlerin de laftan ibaret olduğunu gösterecek.