Paris’te saldırı

|   Dünya

TV kanallarının telaşa düşürücü, ağlamaklı seslerle başlayan gerçekleri saklamak için dikkatleri başka noktalara yönlendiren totemci* haberleri, buyur edilmiş „suçsuz insanlar öldürüldü“ yorumlarıyla halk yardakçılığına devam ediyor.

„Suçsuz insanlar“ hayır bu doğru değil. Bu ikiyüzlülükten başka bir şey değil. Çünkü hepimiz suçluyuz. Bu yorumu yapan halk yardakçısı yorumcu sen de suçlusun. Ben de suçluyum. Ölümlerden hepimiz suçluyuz.

Ülkelerimiz Irak’a, Afganistan’a, Suriye’ye bombalar yağdırarak işgal ederken hayır dedik mi? Demedik. Hatta bunu bir hak olarak destekledik.

Haberciler olarak kendi suçumuzu saklamak için kim yaptı, arkasında kimler var, nasıl yapıldı? sorularını soruyoruz. Neden yapıldı? sorusu bize de sorumluluk yüklediği için sorular listesinde yer almıyor.

Koalisyon güçlerinin Taliban mevzilerine yaptığı hava saldırısında 20 “Terörist” öldürüldü haberini verirken, bunu bir hak olarak görüyoruz. Bu nedenle bu emri kim verdi, neden öldürüldü, hangi hakla? sorularını sormak aklımıza bile gelmiyor.

Elindeki şiddet veya silahlı güç hakkını başkalarını yok etme hakkı olarak gören devlet, yok etmeye çalıştıklarının silahlı güç haline gelmesine sebep olur.

IŞİD’in silahlı güç haline gelmesinin suçlusu ve sorumlusu ABD’nin Irak’ı işgalidir. İşgalle 100.000 civarında ordu mensubu Sünni subay iktidar ortaklığından sökülüp atılarak işsiz bırakılmıştır. İşte bugün terör örgütü denilen IŞİD budur. Bunu profesyonel politikacılar ve bürokratlar çok iyi biliyor.

TV kanalları Paris’te insanların korku ve panik içinde oldukları haberlerini orijinal tonla veriyor: “Sevginin ve aşkın kentinde insanlar korku ve panik içinde.”

 “O akşam Boulevard Beaumarchais’deki evimizdeydik. Polis ve ambulansın geçişini, sedyelerin taşındığını gördük. Çığlıkları, silah seslerini duyduk. Korkmuştuk. İki gün boyunca evden çıkamadım. Dışarı çıkmaya, çocuğumla bir yere gitmeye korkuyordum. Çok kişi acı çekiyor. Her bir kurban için acımız var.”

Uçaklardan fırlatılan yok edici bombaların hayalet kent haline getirdiği Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da yaşayan insanlar ne durumda?

Savaş kararı alan politikacılarımıza hayır deseydik bu ölümler olur muydu?
Televizyon ekranları “uzman” ünvanlılarla doldu. İsimler, kişiler farklı ama söylenenler aynı. Bunların becerisi şu: Değerli şeyleri gizlemek için önemsiz ayrıntıları kullanarak önemsiz olanı önemli hale getirmek.
Politikacılar, “uzman” ünvanlılar olmak üzere herkes konuşuyor.
Bizim konuğumuz da Nazım Hikmet:

Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani.
Hani şu derya içinde olup
Deryayı bilmeyen balıktan tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek
Ve hala şarabımızı vermek için
Üzüm gibi eziliyorsak,
Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama
Kabahatin çoğu senin canım kardeşim.

Savaş çığırtkanlığına devam
Saldırıyı kınayan medya, hesaplaşma haberini gururla vermeye devam ediyor: “Fransa Suriye’de IŞİD mevzilerini bombalıyor.
Hükümet daha önce acımasız bir av açıklaması yapmıştı.”

***

Liderler halktan nefret eder
Liderler neden halktan nefret eder biliyor musunuz? Çünkü halk mızmızdır. Biz nerden bilebilirdik “Efendim”in arkasına sığınarak suçu başkasına yükler.
Amazon’un işyerlerini yok ettiğini söyler, ama alışverişi Amazon’dan yapar.
Starbucks Coffee Almanya’da beş kuruş vergi ödemiyor der, ama kahve içmeye oraya gider.
Suçlu kim? Başbakan Merkel…
Merkel mi dedi Amazon’da alışveriş yap diye. Merkel, git kahveni Starbucks’da mı iç dedi.


*Kendisini devlete ya da bir partinin çıkarlarına adamış ruh hastaları.

Geri

 

Card image cap
înfo Magazin
Daha fazlasi için

YouTube
Card image cap
Türk Sanat Müziği
Daha fazlasi için
Card image cap
Mesleğe Adım Adım
Daha fazlasi için
Card image cap
İstekler Programı
Daha fazlasi için
Card image cap
SALI SALI Hakan
Daha fazlasi için