Die Linke partisi’nden Ulrike Eifler, Becker’in hayatı boyunca adaletsizliğe karşı durduğunu ve sanatını politik sorumlulukla birleştirdiğini vurguladı. Eifler, Becker’in son ana kadar barış, hafıza ve toplumsal sorumluluk çağrısı yaptığını hatırlattı. Almanya tarafından öldürülen Sovyetler Birliği vatandaşı 27 milyon insanın anısının, bize barışı koruma sorumluluğu yüklediğini hatırlatmıştı. Doğru olduğuna inanılanı, olası kişisel sonuçları göze alarak dile getirmek… Bütün bunlar büyük bir güç gerektirir. Bu güç belki de ancak faşizm ve savaşın temel nedeninin, azınlığın kârını çoğunluğun onurlu yaşamının önüne koyan bir toplumsal düzen olduğu bilincinden doğabilir. . Rolf, hayatı boyunca tam olarak bunu yaptı.”
Hamburg’daki Verdi Sendikası da Becker’i, yalnızca kuşağının en önemli oyuncularından biri değil, aynı zamanda kararlı bir sendikacı olarak andı. Becker, 1958’den bu yana sendika üyesiydi ve son olarak Verdi’de dublaj sanatçılarının sözcülüğünü yapıyordu. Sendikaya göre Becker, sesi olmayanların sesi oldu; savaşa, adaletsizliğe ve ayrımcılığa karşı açık tavır aldı.
Hamburg Eyalet Parlamentosu’nda Die Linke’nin kültür politikaları sözcüsü Marie Kleinert ise Becker’in kendisine dar ve soğuk gelen bir topluma müdahil oldu; zamanın ruhuna karşı çıktı, zamanın ruhuna boyun eğmediğini, sendikalarla, barış hareketiyle ve yoksullaşmadan etkilenenlerle dayanışma içinde olduğunu belirtti.
Rolf Becker’in ölümüyle Hamburg, yalnızca büyük bir sanatçıyı değil, aynı zamanda daha adil ve dayanışmacı bir toplum için mücadele eden güçlü bir sesi kaybetti.