“Widersetzen” adlı ülke çapındaki ittifakın çağrısıyla düzenlenen sivil itaatsizlik eylemlerinde amaç, AfD’nin kongresini kitlesel barışçıl blokajlarla engellemekti. Ancak polis, şehrin tarihindeki en büyük güvenlik operasyonlarından biriyle göstericilere müdahale etti; tazyikli su, kasklı birlikler ve polis köpekleri devreye sokuldu.
Eylemcilere göre protestolara 50 binden fazla insan katılırken, polis sayıyı 25 binin üzerinde olarak açıkladı. Şehrin çeşitli noktalarında saatler süren blokajlar kurulsa da, polis barikatları kaldırarak AfD’nin kongresinin yalnızca birkaç saatlik gecikmeyle başlamasını sağladı. 28 yaşındaki Brandenburg milletvekili Jean-Pascal Hohm’un yeni gençlik yapılanmasının başkanlığına seçilmesiyle AfD, kısa süre önce feshedilen “Junge Alternative”nin yerine daha az baskı gören yeni bir örgüt etiketi oluşturmayı hedefledi.
Geniş katılım, sert müdahale
Protestolara sendikalardan kiliselere, öğrenci inisiyatiflerinden kültür örgütlerine kadar geniş bir yelpazede katılım sağlandı; ülke genelinden 200’den fazla otobüsle eylemciler Gießen’e geldi. Şehrin bazı bölgeleri polis baskısıyla gösterilere kapatıldı; buna karşı yapılan hukuki başvurular ise sonuçsuz kaldı.
Gün boyunca şehrin merkezinde binlerce insan müzik eşliğinde toplanırken, blokaj noktalarının çoğu polis tarafından zorla dağıtıldı. Küçük bir grubun kongre alanına doğru ilerleme girişimi polis tarafından engellendi.
Sol içinde tartışma: “Hilflos Antifaschismus” eleştirisi
Öte yandan kentteki bazı sol gruplar – ARAG, DKP, SDS’in bir kısmı ve yerel sol inisiyatifler – geniş katılımlı protestolara bilinçli olarak katılmadıklarını açıkladı. Bu gruplar, mevcut “antifaşist mobilizasyonun” hükümet politikalarını sorgulamayan, hatta mevcut düzeni dolaylı olarak güçlendiren bir çizgide seyrettiğini savunuyor.
Bu çevrelere göre AfD’ye karşı mücadele yalnızca sembolik blokajlar ve “Brandmauer” (güvenlik duvarı) tartışmalarıyla sınırlı kaldığında, sonuçta liberal ve militarist devlet politikalarına meşruiyet sağlanmış oluyor. Özellikle artan militarizasyon, sosyal hakların tırpanlanması ve dış politikadaki sertleşme gibi süreçlerin bizzat merkez partiler tarafından yürütüldüğü vurgulanıyor. Dikkat çeken pankartlardan biri bu eleştiriyi özetliyordu: “Ob CDU, SPD, Grüne oder AfD – es herrscht das Kapital.” (CDU, SPD, Yeşiller ya da AfD – hükmeden sermayedir.)
Protestolar AfD’yi durdurabilir mi?
Junge Welt’in haberine göre, hem protestolara katılan gruplar hem de eleştirel sol çevreler, AfD’nin yükselişinin yalnızca sokak eylemleriyle durdurulamayacağı görüşünü paylaşıyor. Bazı yorumcular, AfD’nin özellikle Doğu Almanya’da kendisini bir “barış partisi” olarak konumlandırmasını kırmak için, savaş politikalarına ve militarizme karşı daha tutarlı bir muhalefetin zorunlu olduğuna dikkat çekiyor. NATO’nun Rusya ile sürdürdüğü vekâlet savaşı ve genel silahlanma politikası eleştirilmeden AfD’ye karşı gerçek bir mücadele verilemeyeceği savunuluyor.
