Muhalefet çoğunluğunun daha otoriter bir göç politikası lehine hareket ettiği bir ortamda, parlamento geç saatlerde yeni bir antisemitizm kararı aldı. Perşembe günü Berlin’de yapılan eleştiriye ise yalnızca bir avuç gazeteci ilgi gösterdi. Meclisteki milletvekillerinin çoğunluğu, bu kararın bilim özgürlüğünü etkilemeyeceğini iddia ederken, Bundespressekonferenz’te (Federal Basın Konferansı) Miriam Rürup, Aleida Assmann, Michael Zürn ve Ralf Michaels bu iddialara karşı çıktı.
Potsdam’daki Moses-Mendelssohn Avrupa-Yahudi Çalışmaları Merkezi’nin müdürü Miriam Rürup, “Antisemitizm ve İsrail Düşmanlığına Okullarda ve Üniversitelerde Kararlılıkla Karşı Koymak ve Özgür Tartışma Alanını Güvenceye Almak” başlıklı kararın, devletin antisemitizmle mücadeledeki en son “incir yaprağı” olduğunu belirtti. Çarşamba günü, 7 Kasım’da Federal Meclis’te yaşananların bir tekrarı yaşandı. O gün SPD, FDP, Yeşiller, CDU/CSU ve AfD’den oluşan bir blok, “Yahudi Hayatını Koruma” kararını onaylamıştı. Rürup’a göre, bu kez de sağa kayış göz ardı edildi. Bu tür sembolik politikalar, ayrımcılığa, ırkçılığa ve Yahudi düşmanlığına karşı pratikte neler yapılması gerektiğine dair bakış açısını engelliyor.
Çarşamba günü saat 22.00’den sonra aynı partilerin oylarıyla kabul edilen karar, Almanya’nın İsrail yanlısı “devlet aklına” ters düşen görüşlere karşı daha sert önlemler alınmasını talep ediyor. Buna göre, okullarda ve üniversitelerde “antisemitizme ve İsrail düşmanlığına” – metin bu iki kavramı tekrar tekrar birbirine bağlıyor – yer olmamalıdır. Ayrıca, şiddet içermeyen ve Filistin topraklarının uluslararası hukuka aykırı işgaline karşı çıkan BDS (Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar) kampanyasının destekçileri de bu kurumlardan uzak tutulmalıdır. Bunun yanı sıra, “olası hareketleri” destekleyen herkesin eğitim kurumlarından uzaklaştırılması gerektiği belirtiliyor.
Sadece BSW grubu milletvekilleri bu karara hayır oyu verdi. Sol Parti milletvekilleri ise çekimser kaldı. Federal Meclis’te konuşan Andrej Hunko (BSW), bu kararın antisemitizmle mücadeleye zarar verdiğini savundu. Sol Parti’den Nicole Gohlke ise bunu “vitrin başvurusu” olarak nitelendirerek, “Biz öğretmenleri güçlendirmek istiyoruz, siz ise güvenlik güçlerini” diyerek muhalefet bloğuna seslendi. Ayrıca, bu kararın Filistinlileri “görünmez hale getirdiğini” belirtti.
Berlin Sosyal Bilimler Merkezi direktörü Michael Zürn, BDS’ye her zaman karşı çıktığını ancak bu karara da bilim özgürlüğünü tehdit ettiği için karşı olduğunu açıkladı. Zürn, Junge Welt gazetesine verdiği röportajda, neden Filistin yanlısı BDS kampanyasına karşı olduğunu açıkladı. İsrail’den, hatta hükümetini eleştiren akademisyenler bile olsa, meslektaşlarını davet edememekten endişe duyduğunu söyledi. Ancak Zürn, bir boykot kampanyası fikrine prensipte karşı olmadığını da ekledi.
Hukukçu Ralf Michaels, yeni karara karşı çıkmak için birçok neden olduğunu belirtti. Önceki sefer olduğu gibi, bu kararın da kapalı kapılar ardında ve uzmanlar dinlenmeden hazırlandığını söyledi. Michaels’a göre, kararın sahipleri “belli bir grubu değil, belirli görüşleri” korumak istiyor ve bunun karşısında belirli fikirleri bastırıyor.
Antisemitizm üzerine Kudüs Deklarasyonu’nun yönlendirme komitesinde yer alan Aleida Assmann ise kararı, okullara ve üniversitelere antisemitizmin bilimsel temeli olmayan IHRA (Uluslararası Holokost Anma İttifakı) tanımına uymalarını dayattığı için eleştirdi. Kararın antisemitizmi tamamen izole bir olgu olarak ele aldığını belirten Assmann, antisemitizmin ırkçılığın, ayrımcılığın ve topluma yönelik düşmanlığın bir biçimi olarak anlaşılması gerektiğini savundu.