Bundan çeyrek yüzyıl önce, Ocak 2000’de, kırmızı-yeşil koalisyonu, Gerhard Schröder başkanlığındaki kabineye bir yoksulluk ve zenginlik raporu hazırlama görevi verdi. İlgili Bundestag kararına göre bu rapor, eşitsizliğin tespitini “gelirlerin ve yaşam koşullarının tüm dağılımını analiz etme” çerçevesine oturtmalı, bireyler ve nüfus gruplarının farklı yaşam koşulları hakkında bilgi vermeli ve bir “sayı mezarlığına” dönüşmemeliydi. Parlamento, ampirik verilerin toplanmasının yanı sıra yoksulluk ve zenginliğin nedenlerinin ortaya konmasını raporlamanın temel görevi olarak belirledi.
Sosyal eşitsizlik ülkemizin temel sorununu oluşturuyor
Ekim 2001'de alınan bir başka Federal Meclis kararı uyarınca, her hükümetin yasama döneminin ortasında yoksulluk ve zenginlik raporu sunması gerekiyor. SPD, Bündnis 90/Die Grünen ve FDP'den oluşan koalisyon hükümeti Kasım 2024'te, yaklaşık üç yıl sonra dağıldığında, raporun zamanında sunulması için belirlenen süre çoktan geçmişti. Böylece, yeni Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı Bärbel Bas (SPD), yıllardır parti arkadaşı Hubertus Heil'in yönettiği bakanlığın Yedinci Yoksulluk ve Zenginlik Raporu için yaptığı hazırlıklardan yararlanarak işini daha kolay halledebildi.
Sosyal eşitsizlik, ülkemizin temel sorununu oluşturuyor; çünkü ekonomik krizlere, ekolojik felaketlere ve sert dağıtım çatışmalarına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal birlik için zehir niteliğinde ve demokrasi için tehdit oluşturuyor. Birbiriyle kesişen ve ardı ardına gelen Covid-19 pandemisi, Ukrayna savaşı sonrasında enerji fiyatlarındaki patlama ve sosyal kutuplaşmayı hızlandıran enflasyon nedeniyle, son yıllarda yoksullar ve zenginler arasındaki uçurum daha da derinleşti.
Almanya'da son zamanlarda zenginler daha da zenginleşirken yoksullar da çoğalmış olsa da, Yedinci Yoksulluk ve Zenginlik Raporu sosyal eşitsizliği küçümsüyor. Toplumdaki ayrışmanın artık inkâr edilemez hale geldiği yerlerde bile okuyucularını rahatlatıp sakinleştiriyor. Örneğin, şu basit gerçeğe dikkat çekiliyor: “Eşitsizlik, servet oluşumunun yaşam boyunca uzun vadeli bir süreç olmasından da kaynaklanır. Bu nedenle servet yaş ilerledikçe artar; çünkü daha uzun bir süre boyunca biriktirilebilir ve yaşam döngüsündeki artan gelirler daha fazla tasarruf olanağı sunar. Bileşik faiz etkileri, değer artışları ve miras bırakılma ihtimalinin yüksekliği yaşa bağlı başka bir avantaj sağlar.”
Sosyal eşitsizlik, ülkemizin temel sorununu oluşturuyor; çünkü ekonomik krizlere, ekolojik felaketlere ve sert dağıtım çatışmalarına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal birlik için zehir niteliğinde ve demokrasi için bir tehlike teşkil ediyor.
Christoph Butterwegge
Bir yoksulluk ve zenginlik raporu gerçekten gerekli mi?
Yoksulluğu önemsizleştirdiği ve zenginliği gizlediği için Alman hükümetinin Yedinci Yoksulluk ve Zenginlik Raporu ne etliye ne sütlüye karışıyor. Paritätischer Gesamtverband’ın her yıl yayımladığı yoksulluk raporunda, yoksulluğun sosyodemografik profili (cinsiyet, yaş grupları, hane tipi, vatandaşlık), oluşum nedenleri ve hem etkilenenler hem de toplum üzerindeki sonuçları hakkında, hacimli hükümet belgesinden çok daha fazla bilgi birkaç sayfada veriliyor. Bu resmi belge, zenginlik ve bazı aile hanedanlarında yoğunlaşması hakkında bile, örneğin 25 yıldır “Manager Magazin”in yıllık zenginler sıralamasının sunduğu kadar bilgi sunmuyor.
Bu nedenle, bakanlık düzeyinde hükümet tarafından hazırlanan bir yoksulluk ve zenginlik raporunun gerçekten anlamlı olup olmadığı sorusu ortaya çıkıyor. Belki de uzmanlar tarafından hazırlanacak bağımsız bir rapor, Almanya’daki artan eşitsizliğin süssüz, gerçekçi bir tablosunu ortaya koymaya daha uygun olurdu. Ancak böyle bir raporda hükümet uygulamalarının da mercek altına alınması ve bu uygulamaların zengin-yoksul uçurumunun derinleşmesine mi yoksa sorunun çözümüne mi katkıda bulunduğunun incelenmesi gerekir.