Yaşamak için zar zor yetiyor; beklenmedik harcamaları karşılamak zaten imkânsız: Devletin işsizleri — yani sanayi için hazır tuttuğu “yedek sanayi ordusu”nu — gerektiğinde tekrar kullanabilmek için hayatta tuttuğu Bürgergeld (Vatandaş Parası) sistemi. Ücret baskısını sürdürmek için, bu “varoluş yardımı” mümkün olduğunca kabul edilebilir sınırın sınırında olacak şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Paritätische Gesamtverband (Eşitlikçi Genel Birlik) Cuma günü, Bürgergeld yardımı alanların içinde bulunduğu sefil durumun boyutuna ilişkin yeni rakamlar açıkladı. Ancak açlık ve soğuk hava bir yana, hükümet, kıtlığı daha da şiddetlendirecek “reformlar” yolunda ilerlemeye devam ediyor.
Araştırmaya göre, Bürgergeld alanların yarısından fazlası bozulan mobilyalarını yenileyemiyor, her üç kişiden biri yeni giysi ya da iki günde bir bile sıcak ve dengeli bir öğünü karşılayamıyor. Yaklaşık beşte biri için ikinci bir çift ayakkabı ya da evini yeterince ısıtmak ulaşılamaz bir lüks. Katılımcıların yaklaşık yüzde 10’unun internet erişimi yok, yüzde 20’sinin ise ödeyemediği borçları bulunuyor.
“Milyonlarca insanın asgari yaşam koşullarına dahi sahip olmaması bir skandaldır,” dedi Paritätischer Birliği Genel Müdürü Joachim Rock.
Junge Welt’in haberine göre, beslenmeye ilişkin rakamlar sadece doymakla ilgili değil: Katılımcıların yalnızca onda biri sağlıklı beslenmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Bu da Tarım ve Gıda Bakanlığı Bilimsel Danışma Kurulu’nun daha önceki bulgularıyla örtüşüyor. Bürgergeld alan ebeveynlerin yarısından fazlası, çocuklarının karnı doysun diye kendi yemeğinden feragat ediyor.
Sosyal yardım kuruluşu AWO ise Cuma günü yaptığı açıklamada, geçen yıl gıda fiyatlarında “dizginlenemez bir enflasyon” yaşandığını vurguladı. Ete, süte, meyveye ve yumurtaya eylül ayında geçen yılın aynı dönemine göre çok daha fazla zam geldiğini, buna rağmen Bürgergeld ödeneklerinde hiçbir artış yapılmadığını belirtti.
Perşembe günü Alman İstatistik Dairesi de yaklaşık beş milyon insanın evini yeterince ısıtamadığını açıkladı. Burada da işsizler özellikle ağır şekilde etkileniyor: Birçok kentte, Jobcenter’ların belirlediği “barınma harcamaları” artık gerçek kira fiyatlarını karşılamıyor. Bu nedenle insanlar, “asgari geçim yardımı”ndan bile kısarak evlerini kaybetmemek için çaba harcıyor.
Hükümetin planları arasında, gelecekte Bürgergeld alanların Jobcenter randevularını kaçırmaları durumunda ödeneklerinin tamamen kesilmesi de var. Önceki hükümetler de “tam yaptırım” uygulamasını denemişti, ancak şimdiye kadar Anayasa Mahkemesi bu tür düzenlemeleri reddetmişti. Bu durumun aynı şekilde sürüp sürmeyeceği belirsiz.
Ayrıca çeşitli araştırmalar, Friedrich Merz’in “artık finanse edilemez hale gelen sosyal devlet” söyleminin tamamen yanlış olduğunu gösterse de, hükümet planlarından geri adım atmıyor. Devletin sosyal yardımlara ayırdığı harcamalar, GSYH’ye oranla yıllardır sabit kalıyor. Ancak iktidardaki muhafazakârlar, kaynakları silahlanmaya aktarıyor ve ekonomik gerçekleri görmezden geliyor.
“Ancak” bağlacını kullanalım diyen bir politik gözlemci, önemli bir zaafa dikkat çekiyor: “Durum bu olmasına rağmen ilericiler ve demokratlar, AfD’nin beslendiği toprağa karşı sokağa çıkmak yerine hâlâ AfD’ye karşı sokağa çıkmakta direniyor olmalarını anlamakta zorlanıyorum,” diyor.