Resmî verilere göre, geçen yıl partner şiddeti vakaları şimdiye kadarki en yüksek seviyeye ulaştı. Uzmanlar, rakamların yıllardır sürekli arttığına dikkat çekerken, alınan önlemlerin yetersiz kaldığını belirtiyor.
Bu hafta Bundestag’da yapılan bütçe görüşmelerinde, kadına yönelik şiddetle mücadelede kayda değer bir ilerleme görülmedi. Kadın sığınma evleri için ayrılan kaynaklar artırılmış olsa da bu artış yalnızca acil tadilatlar için yeterli olacak. Ülke genelinde en az 12.000 sığınma evi kapasitesine ihtiyaç olduğu belirtilirken, yeni yerlerin açılmasına yönelik bir plan yok. Tartışmalara neden olan bir diğer konu ise, Sosyal Demokratların, bölgesel destekleri gösteren bir uygulama için iki milyon euro ayrılmasını başarı olarak sunuyor olması.
Kadına yönelik şiddetten sorumlu aile bakanlığı ise uluslararası “Kadına Yönelik Şiddete Hayır” günü kapsamında yalnızca bir gazete yazısıyla yetindi. Bakan Karin Prien yazısında “önleyici tedbirlerin önemini” vurgulasa da bunun nasıl hayata geçirileceğine dair somut bir plan açıklanmadı.
Uzmanlar, etkili mücadele için yalnızca kriz anlarında verilen desteklerin yeterli olmadığına dikkat çekiyor. Kadınların şiddete uğramadan korunabilmesi için eğitim, sosyal hizmetler, çocuk bakımı ve entegrasyon gibi alanlara uzun vadeli yatırımlar gerektiği belirtiliyor.
Uzmanlara göre çözüm, cezai yaptırımların ötesine geçip aileden başlayarak toplumsal farkındalık yaratmakta yatıyor. Eşitlikçi değerlerin ailede, okulda ve medyada inşa edilmesi, şiddet döngüsünü kırmanın ilk adımı olarak görülüyor.
Sonuç olarak, kadına yönelik şiddet yaşamın her alanına nüfuz eden bir süreçtir. Aileden başlayan ataerkil normlar ve şiddet kültürü varlığını sürdürdüğü sürece, kadınların tam güvenliği sağlanamayacak.