Perşembe günü yayımlanan çalışmada, ülkedeki yoksulluk ve eşitsizlik oranlarının dramatik biçimde arttığı vurgulanıyor. Araştırmaya göre, geliri az olan kişiler burjuva kurumlarından uzaklaşırken, federal hükümet bu kutuplaşmayı anlamıyor ve adeta körüklüyor.
Kısa süre önce Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, “küresel eşitsizlik acil durumu” ilan etmişti. Almanya da bu eğilime tamamen uyuyor. WSI araştırmacıları, ülkedeki yoksul–zengin uçurumunun hiç olmadığı kadar genişlediğini tespit ediyor. Yoksulluk oranı 15 yıl önce hanelerin yüzde 14,4’üyken, üç yıl önce yüzde 17,7’ye yükseldi. Daha ağır yoksulluk ise yüzde 7,9’dan yüzde 11,8’e çıktı. Bu grup, ortalama gelirin yüzde 50’sinden daha azına sahip haneleri kapsıyor; “normal” yoksulluk sınırı ise yüzde 60.
WSI Bilimsel Direktörü Bettina Kohlrausch, rapor sonuçlarını değerlendirirken, “Sosyal piyasa ekonomisi katılım ve adalet vaatlerini yerine getiremezse, hem sistemin hem de demokrasinin kabulü ciddi şekilde tehlikeye girer” dedi. Kohlrausch, planlanan Bürgergeld reformuna da dikkat çekerek, işsizlere yönelik baskının artacağını, sosyal hakların ve güvencelerin zayıflatılacağını ve sadece varlıklı kesimlere avantaj sağlanacağını belirtti. Bunun yerine güçlü bir sosyal ağ, iyi toplu sözleşmeler, kamu altyapısı, uygun fiyatlı enerji ve eğitime yatırımların gerekli olduğunu vurguladı. Ayrıca, çok yüksek servetler için ayrıcalıkları azaltan daha adil bir vergi politikası, örneğin servet vergisinin yeniden getirilmesi gerektiğini ifade etti.
Junge Welt’in haberine göre, araştırma, zenginler daha zengin olurken “alt orta sınıf”ta çözülme belirtilerinin arttığını ortaya koyuyor. Bu gruba ait hanelerin oranı izleme döneminde yüzde 35,6’dan yüzde 32,3’e düştü. WSI’dan Dorothee Spannagel, bunun çoğunlukla insanların yoksulluğa düşmesinden kaynaklandığını, üst orta sınıfa yükselişin ise sınırlı kaldığını belirtti. Spannagel, toplumsal gerilimlerin artabileceği uyarısında bulundu. Araştırma, siyasi dışlanma algısının antidemokratik tutumlar ve düşük siyasi güvenle bağlantılı olduğunu da gösteriyor.
Veriler, sosyal açıdan dezavantajlı kişilerin polis, mahkemeler ve kamu yayıncılığına karşı daha büyük bir güvensizlik taşıdığını ortaya koyuyor. Ayrıca, “sahip olmak ya da olmamak” durumu, seçim kararlarını da etkiliyor. Yoksulluk yaşayan kişiler, ortalamadan daha sık olarak AfD veya Sol Parti’ye yakınlık gösteriyor.