Dolayısıyla bugünkü iktidarın, tıpkı popülist partilerde olduğu gibi, uzak bir geleceğe dair umut pazarladığı eleştirileri yükseliyor.
Gerçekler ise farklı bir tablo çiziyor: Hükümetin güncel raporuna göre geçen yıl Almanya’da 530.000’den fazla insan evsizdi – bu, 2022’ye kıyasla iki kat artış demek. Yaklaşık 440.000 insan çeşitli kurumlarda kalırken, 60.000 insan “gizli evsiz” olarak arkadaşlarının yanında geçici barınma buluyor. 47.000’den fazlası ise doğrudan sokakta yaşıyor. Frankfurt’taki Katolik Franziskustreff yardım merkezinin başkanı Bruder Michael Wies de bu artışı doğruluyor: “Geçen yıl yaklaşık 3.000 tabak kahvaltı fazladan verdik” diye konuşuyor.
Hükümetin sosyal konut planı kâğıt üzerinde güçlü görünüyor: Dört yıl içinde federal ve eyalet bütçelerinden 50 milyar avronun ayrılması öngörülüyor. Ancak uzmanlara göre evsizliği bitirmek için her yıl 270.000 yeni konut inşa edilmeli – mevcut hızla bu neredeyse imkânsız.
Üstelik mesele sadece ev sağlamakla bitmiyor. Evsizlerin yeniden topluma kazandırılabilmesi için bağımlılık tedavisi, danışmanlık ve sosyal destek hizmetleri gerekiyor. Bu da milyonlarca avroluk bütçe ve çok sayıda uzman istihdamını gerektiriyor. Üstelik bu ihtiyaçlar, Merz’in sosyal harcamalarda kesintiye gidileceği yönündeki açıklamaları peş peşe gelirken daha da kritik hale geliyor.
Sonuç olarak: 2030’da evsizliğin sona ereceğine dair vaatler kulağa hoş geliyor, ama bugünkü tabloya bakıldığında gerçekçi görünmüyor. Artan evsiz sayısı, yetersiz sosyal konut üretimi ve sınırlı sosyal hizmetler ortadayken, hükümetin geleceğe dönük sözleri daha çok “umut satışı” gibi duruyor.