Fratzscher, bu öneriyi “kuşaklar arası adalet” ve “toplumsal dayanışma” gerekçeleriyle savunurken, eleştirel çevreler bunun aslında kapitalist düzenin krizlerini hafifletmeye dönük bir manevra olduğunu söylüyor.
Fratzscher’e göre genç kuşaklar, sosyal katkılar, iklim krizi ve demografik değişim nedeniyle zaten ağır bir yük altında. Bu yükün yalnızca gençlerin omuzlarına yüklenmesi adil değil; yaşlı nesiller de sorumluluk almalı. Ayrıca Babyboomer kuşağının geçmişte yeterince çocuk sahibi olmaması, bugün emeklilik sistemini krize sürükledi. Ona göre bu nedenle, yaşlı kuşaklar da “bedel ödemeli.”
Ekonomist, sağlık, bakım ve savunma alanlarında yaşanan personel eksikliğine de dikkat çekiyor. Özellikle eski Bundeswehr mensuplarının teknik bilgi ve deneyimlerinden yararlanılabileceğini savunan Fratzscher, bunun aynı zamanda Almanya’nın savunma kapasitesini güçlendireceğini ifade ediyor. Önerisinin merkezinde ise “yeni bir kuşaklar arası sözleşme” ihtiyacı bulunuyor.
Ancak bu argümanlar, birçok kesim tarafından inandırıcı bulunmuyor. Sosyal örgütler ve sendikalar, yıllarca çalışıp emekliliği hak etmiş insanlara yeni bir zorunluluk yüklemenin saygısızlık olduğunu vurguluyor. Asıl sorunun kuşaklar arasında değil, sermaye ile emek arasındaki eşitsizlikte olduğu dile getiriliyor.
Örneğin BSW lideri Sahra Wagenknecht, “Hayat boyu çalışıp sonunda yoksulluk sınırında emekli maaşına mahkûm edilen yaşlılara bir de zorunlu hizmet yüklemek, ancak bir tür alaycılıkla açıklanabilir” dedi. SoVD Başkanı Michaela Engelmeier ise “İnsanların dört çocuk yapmamasının ardında çoğu zaman ekonomik nedenler vardı. Şimdi bundan dolayı yaşlıların emeklilikte cezalandırılarak zorunlu hizmete çağrılması saygısızlıktır” dedi. DGB Yürütme Kurulu üyesi Anja Piel de böyle önerilerin kuşakları birbirine düşürme riski taşıdğı uyarısı yaptı.
Eleştirel gözle bakıldığında Fratzscher’in önerisi, kuşaklar arası adaleti sağlamak yerine, kapitalizmin yarattığı yapısal sorunların faturasını yine emekçilere kesmek anlamına geliyor. Emeklilere yeni yükler getirerek, sistemin açığını kapatma çabası dikkat çekiyor. Bu noktada şu soru gündeme geliyor: Neden özellikle akademisyenler, her kriz anında toplum için daha adil bir düzeni tartışmak yerine, yalnızca kapitalizmi kurtarmak için öneriler geliştiriyor?
Ayrıca DIW, geçtiğimiz ay “Boomer-Soli” adını verdiği bir başka tartışmalı öneriyle de dikkat çekmişti. Bu öneriye göre yüksek gelirli emeklilerden alınacak ek bir “dayanışma vergisi” ile düşük gelirli emeklilere destek sağlanması planlanıyordu. Buı planların içinde asla büyük kazançlar sağlayan şirketlerin vergilerinin artırılması yer almıyor.