Talat Kaya – Almanya, 2014 yılı içinde dış ticaretinde gerçekleştirdiği yüzde 3,7 oranındaki artışla bütün zamanların en yüksek rakamlarına ulaştı.
Alman İstatistik Enstitüsü'nün raporuna göre Almanya 2014 yılında yaklaşık 1.1 trilyon Euro'luk ihracatıyla rekor kırdı. Almanya ithalatta da 916,5 milyar Euro ile yeni bir rekora imza attı. 2013 yılında 916.5 milyar Euro mal satan Almanya, 2014 yılında 1133.6 milyar Euro ihracat geliri elde etti. İhracatta yüzde 3.7'li artış kaydedilirken, ithalatta yüzde 2'lik artış olduğu saptandı.
Yapılan ihracatın 657 milyar Euroluk bölümünün Avrupa Birliği ülkelerine, 476 milyar Euroluk kısmının ise Avrupa Birliği'ne üye olmayan ülkelere yapıldığı açıklandı.
İthalatla ihracat arasındaki 217 milyar Euro farkın da 2007 yılından bu yana elde edilen en yüksek rakam olduğu ifade edildi.
2015'te yoksulluk
İhracat şampiyonu Almanya'da çalışmalarına rağmen yoksulluk son 5 yıl içinde yüzde 25 artarak 3,1 milyon kişiye yükseldi. Bu insanlar ev kiralarını zamanında ödeyemiyor, yemek, içmek, giyinmek gibi ihtiyaçlarından tasarruf ediyor. Zorunlu olmadıkça sobayı veya kaloriferi de açmıyor.
Yoksulluktan doğrudan doğruya sorumlu olan ekonomik ve siyasal durumu bulup ortaya çıkararak, bu duruma boyun eğen, ülkenin ihracatıyla övünen insanların durumu açıklanmaz.
„Saarbrücker Zeitung“a göre Almanya'da çalıştığı halde aldığı parayla yaşayamayan kişi sayısı giderek artıyor. 2013 yılı sonunda 3,1 milyon kişinin çalıştığı halde yoksulluk sınırı altında yaşadığı belirlendi.
Ortalama gelirin yüzde 60'ı olan ayda 980 Euro net maaş alan bir kişi yoksul sayılıyor. 981 Euro alan da ortalama geliri olanlar içine giriyor. Ortalama gelirli bir kişi olarak kabul edilmek için 1 Euro yetiyor.
2008 yılında yoksulluk içinde yaşayanların sayısı 2,5 milyon olarak kayıtlara geçmişti.
2013 yılında yoksul durumda olanlardan 379.000'i kirasını zamanında ödeyemedi. 417.000'ni ısınma ihtiyacını sınırladı. 538.000'i üç öğün yemeği iki öğüne düşürdü.
Sosyal Birlik VdK gelişmeyi “korkunç” olarak tanımladı.
Ya bu durumda yaşayanlar ne düşünüyor? Bunu bilmiyoruz. Ama ne yaptıklarını, yaşam anlayışlarını biliyoruz. Tasarruf yapıyorlar.
İnsanların bu durumda olmasından doğrudan doğruya sorumlu olan özel ekonomik ve siyasal yasaları bulup ortaya koymakla yetinilirse yoksulluğun toplumsal açıklamasını tam olarak yapmış olamayız.
Her toplumsal düzen temel amacına ulaşabilmek için kendisini oluşturan bireyler yığınında gerekli ruhsal yapıları oluşturur. Bu boyun eğişi, kabul edişi hangi araçlarla ve nasıl sağladığını ortaya çıkarmak toplumsal psikoloji alanına girer. İnsanların tepkileri, tepkisizliklerini ekonomi-politikle değil toplumsal psikoloji ile açıklayabiliriz.
Lenin’in „devrim psikoloji ile yapılmaz“ sözünü ağzına pelesenk yapanlar, onun zamanında toplumsal psikoloji çalışmalarının emekleme döneminde olduğunu da bizden öğrenmiş olsunlar.