Alman Sendikalar Birliği (DGB), 1 Mayıs 1955’te “Haftada 40 saatlik çalışma yeterlidir” sloganıyla beş günlük çalışma haftası için mücadele başlatmıştı. O dönemde Almanya, II. Dünya Savaşı sonrası yaşanan ekonomik canlanmanın etkisiyle işçi haklarında önemli kazanımlar elde etmişti. “Cumartesileri babam benimdir” söylemi, bu dönemin sembollerinden biri haline gelmişti. Ancak günümüzde ne benzer bir ekonomik büyümeden ne de güçlü bir sendikal mücadeleden söz etmek mümkün.
IG Metall’den geri adım
Almanya’nın en büyük sendikalarından IG Metall’in (IGM) Birinci Başkanı Christiane Benner, Salı günü Bild gazetesine yaptığı açıklamada, tam maaşla dört günlük çalışma haftasının artık sendikal talepler listesinde yer almadığını belirtti.
Benner, çözüm olarak hızlı siyasi yatırımlar, vatandaşlara yönelik mali kolaylıklar ve şirketlerden yerel bağlılık beklediklerini belirtti. Ancak sendika yönetimi, taleplerin dileklerle değil, grev ve toplu eylemlerle elde edildiği gerçeğini unutmakla suçlanıyor.
Sosyal haklar baskı altında
Bild gazetesi, sermaye yanlısı Alman Ekonomi Enstitüsü’nden (IW) Christoph Schröder’e dayandırdığı haberinde, sendikaların artık “yatırımcılar için cazip koşullar yaratmanın” önemini fark ettiklerini aktardı.
Tarihsel olarak, sekiz saatlik iş günü Almanya’da 1918 yılında, I. Dünya Savaşı sonrasında güçlü sosyalist işçi hareketlerinin baskısıyla yasal hale getirilmişti. Bugünkü çalışma süresi tartışmaları ise silahlanma harcamalarının gölgesinde ve sosyal hakların kısıtlanması tehdidi altında sürdürülüyor.