Magazin medyası bir kez daha “çalışan halkı düşünüyor” izlenimi vermeye çalışırken, gerçekte sadece aylık geliri belirlenen sınırın üzerinde olan kişilerin ve onların işverenlerinin fazla kazançları üzerinden sosyal sigorta katkısı ödemesi gerektiği vurgulanıyor.
Prof. Christoph Butterwegge, burada sorulması gereken asıl sorunun, “Dayanışma neden sadece keyif verdiği noktada bitiyor?” olduğunu belirtiyor. Yüksek maaş alan kişiler ve ailelerinin zaten sosyal güvenceye sahip olduğunu söyleyen Butterwegge, bu gelir grubunun daha az kazananlar — örneğin bir satış elemanı veya depo işçisi — için de emeklilikte yeterli bir gelir sağlanmasına katkıda bulunmasının önemine dikkat çekiyor.
Bu bağlamda, sosyal sigorta katkı sınırının ciddi şekilde artırılması, eğer önceki yılki maaş ve ücret artışlarına bağlı yasal yükseltmenin ötesinde olursa, tüm sigortalılar arasında eşitlik sağlanması açısından önemli bir adım olacaktır.
Butterwegge’ye göre asıl çözüm, katkı sınırının sadece artırılması değil tamamen kaldırılmasıdır. Çünkü bu sınır, düşük gelirli çalışanlara zarar verirken, yüksek gelirli çalışanları, işverenleri ve hissedarları avantajlı konuma getiriyor; bu durum da Almanya Anayasası’ndaki sosyal devlet ilkesine aykırı.
Benzer şekilde, sağlık sigortası zorunluluğunun üst sınırı da adaletsizdir. Aylık geliri 6.150 Euro’yu aşanlar, yasal sağlık sigortasından ayrılıp özel sigortaya geçebiliyor. Bu uygulama, çoğu çalışan için eşit ve adil bir sistemin önünde engel oluşturuyor. Özellikle serbest meslek sahipleri, memurlar, milletvekilleri ve bakanlar için ayrı sigorta sistemlerinin bulunması da çağdaş bir yaklaşım değil.
Butterwegge, çözümün dayanışmaya dayalı bir “vatandaş veya çalışan sigortası” sistemine geçmek olduğunu savunuyor. Bu sistem, tüm meslek ve gelir gruplarına eşit sosyal devlet desteği sağlayacak ve sosyal güvence sisteminin sağlam temellere oturmasını sağlayacak.